Lockheed Martin, F-35 savaş uçağı teknolojisinde çığır açacak bir dönemece giriyor. Şirketin planlarına göre, çok yakında pilotsuz F-35 uçuşları mümkün hale gelecek. Beşinci nesil savaş uçaklarının en gelişmiş temsilcisi olan F-35, yeni teknolojilerle donatılarak “altıncı nesil savaş uçağı”na bir adım daha yaklaşacak.
Gelişmiş Sistemlerle Donatılmış Yeni Nesil F-35’ler Geliyor
Lockheed Martin CEO’su Jim Taiclet’in açıklamalarına göre, önümüzdeki iki ila üç yıl içinde F-35’in kabiliyetleri önemli ölçüde artırılacak. Bu kapsamda, “pilot-opsiyonlu uçuş mimarisi” adı verilen yenilikçi sistem sayesinde uçaklar hem insanlı hem de insansız görevlerde kullanılabilecek. Bu dönüşüm, savaş stratejilerinde köklü bir değişimi de beraberinde getirecek.
Şirketin odağını yeniden F-35’e çevirmesi tesadüf değil. ABD Hava Kuvvetleri’nin altıncı nesil savaş uçağı programı NGAD (Next Generation Air Dominance) için Boeing’i tercih etmesi, Lockheed Martin’i kendi platformunu geliştirmeye teşvik etti. NGAD için geliştirilen birçok ileri teknoloji şimdi F-35’e entegre ediliyor. Böylece bu uçaklar, yalnızca beşinci nesil değil, aynı zamanda “beşinci nesil+” düzeyine taşınacak.

Görünmezlik ve Hayatta Kalma Kabiliyeti Artıyor
F-35’in gövdesi ve sistemleri radikal biçimde yenileniyor. Yeni radar sistemleri, gelişmiş elektronik harp teknolojileri, kızılötesi ve radar emici kaplamalar, uçakların radar izini azaltarak hayatta kalma şansını artırıyor. Ayrıca hava giriş ve çıkışlarında yapılan aerodinamik güncellemeler, görünmezlik kabiliyetini bir üst seviyeye taşıyor.
Bunlara ek olarak, altıncı nesil savaş uçakları için tasarlanmış bazı gelişmiş silah sistemleri de yeni F-35 varyantlarına entegre edilecek. Böylece bu uçaklar, düşman hedeflerini çok daha etkin bir şekilde tespit edip etkisiz hale getirebilecek.
Pilotsuz Mimari: Otonomi Çağı Başlıyor
F-35 modelleri hâlihazırda bazı otonom özelliklere sahipti. 2023 yılında bir pilotun uçaktan fırlamasının ardından, uçağın 11 dakika boyunca kendi kendine uçması, bu potansiyelin güçlü bir göstergesiydi. Ancak tamamen otonom bir F-35 ilk defa ciddi olarak gündeme geliyor.
Yeni sistemle birlikte, uçaklar artık pilotlu veya pilotsuz görevleri başarıyla yürütebilecek. Bu hibrit mimari, savaş alanındaki esnekliği artırırken insan hatalarını da minimize edecek. Jim Taiclet’in sözleriyle, “Bu yeni versiyon süper şarjlı bir F-35 olacak.” Üstelik şirket, bu sistemin altıncı nesil bir savaş uçağının yüzde 80’lik kabiliyetini, çok daha düşük maliyetlerle sunacağını iddia ediyor.
TR3 ve Block 4 ile Yükseliş Devam Ediyor
F-35’in yeni çağa hazırlanmasındaki önemli adımlardan biri de Technology Refresh 3 (TR3) güncellemesi. Bu paket, daha güçlü bir işlemci, artırılmış hafıza ve daha gelişmiş bir kokpit ekranıyla geliyor. Ayrıca yeni Distributed Aperture System sayesinde uçaklar çevresel tehditleri daha hızlı algılayabiliyor.
Bu teknolojik altyapı, Block 4 yükseltmesinin temelini oluşturuyor. Gelişmiş donanım ve yazılım, hem pilotların güvenliğini artırıyor hem de görev başarısını maksimize ediyor. Ancak Lockheed Martin, bu dönüşümün bir gecede gerçekleşmeyeceğini, kademeli bir geçiş planlandığını da açıkça ifade ediyor.

F-35 Sadece Bir Savaş Uçağı Değil, Güç Çarpanı
Lockheed Martin, F-35’i yalnızca bir savaş uçağı değil, aynı zamanda modern savaşın sinir merkezi olarak konumlandırıyor. Uçağın gelişmiş veri paylaşım yetenekleri sayesinde hava, kara, deniz, uzay ve siber operasyonlar eş zamanlı yürütülebiliyor. Bu da müttefik kuvvetler arasında gerçek zamanlı bir koordinasyon ve üstünlük sağlıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın yakın zamanda yaptığı F-55 ve F-22 Super açıklamaları da bu süreci daha da ilginç hale getiriyor. Trump, F-55 olarak adlandırdığı yeni projeyi, F-35’in büyük bir yükseltmesi olarak tanımlamıştı. Tüm bu gelişmeler, hava gücünün geleceğinin yeniden şekillendiğini net biçimde ortaya koyuyor.