- yüzyılda kapitalizmin derin bir krizle karşı karşıya olduğu tartışmaları sürerken, yeni bir ekonomik düzenin Silikon Vadisi devleri tarafından şekillendirildiği iddiaları gündemde. Özellikle Yunan ekonomist Yanis Varufakis, kapitalizmin yerini “teknofeodalizm” adı verilen bir sisteme bıraktığını savunuyor.
Varufakis’in “Teknofeodalizm: Kapitalizmi Ne Öldürdü?” adlı kitabında, geleneksel pazarların yerini teknoloji devleri tarafından kontrol edilen dijital platformların aldığı ve sermayenin yeni bir biçim kazandığı ifade ediliyor. Varufakis, bu yeni düzenin ekonomik eşitsizlikleri artırarak bireyleri dijital platformların kontrolü altına soktuğunu iddia ediyor.
Teknoliberteryenizm Nedir?
Teknoliberteryenizm, eski usul devletlerin etkisinin azaldığı, teknoloji kardeşliği ve dizginsiz serbest piyasaların hakim olduğu bir düzeni temsil ediyor. Bu anlayış, Silikon Vadisi‘nin serbest piyasa odaklı ideolojisinin teknolojiye uyarlanmış hali olarak tanımlanabilir.
Bu vizyon, hükümetlerin bireylerin yaşamına ve teknoloji sektörüne karışmaması gerektiğini savunur. Özellikle PayPal mafyası olarak bilinen grup, bu anlayışın en önde gelen temsilcileri arasında yer alıyor.
PayPal Mafyası ve Teknoliberteryen Ağ
“PayPal mafyası”, PayPal’in ilk dönemlerinde çalışan ve sonrasında teknoloji dünyasında büyük şirketler kuran bir grup girişimciyi tanımlıyor. Bu grubun önde gelen isimleri arasında:
- Elon Musk (Tesla ve SpaceX CEO’su)
- Peter Thiel (Palantir ve PayPal kurucusu)
- Marc Andreessen (a16z girişim sermayesi şirketi kurucusu)
- David Sacks (eski PayPal COO’su)
Bu ekip, serbest piyasa ekonomisinin ötesinde, hükümetlerin ve düzenlemelerin asgariye indirildiği bir dünya vizyonunu destekliyor. Örneğin, Thiel’in 2010’larda uluslararası sularda yüzen bir koloni kurma planı, teknoliberteryen duruşunun sembollerinden biri haline geldi.
Honduras’taki Próspera: Teknoliberteryen Ütopya
Honduras’taki özerk bölge Próspera, teknoliberteryenizmin deneysel bir örneği olarak dikkat çekiyor. Bu bölge, kendi vergi sistemini ve düzenlemelerini oluşturma yetkisine sahip.
Financial Times yazarı Rana Foroohar, Próspera’yı şu sözlerle tanımlıyor:
“Próspera, Silikon Vadisi’nden gelen servetle kuruldu. Burada işletmeler kendi düzenleyici çerçevelerini oluşturabiliyor ve bireyler devletin sınırlamalarından bağımsız bir yaşam sürebiliyor.”
Próspera’nın finansal sistemi, blokzincir teknolojisi ve kripto para kullanımını da teşvik ediyor. Bu tür projeler, devlet müdahalesinin en aza indirildiği ve özel sektör odaklı yönetimlerin uygulandığı bir gelecek vizyonunu temsil ediyor.
Trump ve Teknoliberteryenler: Bir İşbirliği Mi?
ABD’nin 47. başkanı olarak yeniden göreve başlayan Donald Trump, teknolojik düzeni etkileyebilecek bir yönetim anlayışıyla geri döndü. Trump’ın yemin törenine katılan teknoloji devleri arasında Elon Musk, Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook ve Sundar Pichai gibi isimler yer aldı.
Bu teknoloji liderlerinin Trump yönetimiyle olan ilişkileri, bir yandan hükümet fonlarından yararlanmalarına olanak sağlarken, diğer yandan hükümet düzenlemelerinden muafiyet taleplerini gündeme getirdi. Örneğin, Trump’ın iş başında olduğu dönemde teknoloji şirketleri, vergi avantajlarından ve gevşetilmiş düzenlemelerden büyük ölçüde faydalandı.
Teknoliberteryenizmin Eleştirileri
Teknoliberteryenizmin savunucuları, bu düzenin inovasyonu artıracağını ve bireysel özgürlükleri teşvik edeceğini iddia ederken, eleştirmenler bu vizyonun eşitsizliği artıracağını ve demokrasiye zarar vereceğini savunuyor.
Yanis Varufakis, bu düzenin bireyleri dijital platformların kontrolü altına soktuğunu ifade ediyor. Varufakis, bu durumu şöyle özetliyor:
“Bir taksi çağırmak için bir uygulama indirmeniz gerekiyor. Ancak uygulama sizin kim olduğunuzu bilmek istiyor. Dijital kimliğinizin sahibi bile siz değilsiniz.”
Teknoliberteryen Düzenin Geleceği
Teknoliberteryenlerin küresel etkisi artarken, bu düzenin gelecekte dünya siyasetini nasıl şekillendireceği belirsizliğini koruyor. Özellikle, Elon Musk ve diğer teknoloji liderlerinin, ifade özgürlüğü, kripto para ve hükümet müdahalesine karşı duruşlarıyla dünya genelindeki ekonomik ve siyasi dengeleri etkilemesi bekleniyor.